2 Aralık 2008 Salı

vicdan, hemen şimdi!

Tacizler, tecavüzler mi arttı yoksa sadece zaten hep var olan saldırı haberleri mi arttı? Her ne kadar böyle bir konuda kesin bilgiye ulaşmak mümkün değilse de, bana kalırsa her ikisi de. Bu ikisi birbirinden besleniyor muhtemelen. Tecavüz haberlerini izleyen "insancıl", "misafirperver", "namuslu" toplumumuzun ürünü ruh hastaları, televizyondaki seleflerine özenip tecavüz fantazileri kurmaya devam ediyor. 

Her gün yeni bir saldırı, yeni bir vaka. Gün be gün artıyor. O kadar iğrenç ki, böyle haberleri dinleyemiyor, okuyamıyorum. Üzerine yazmak şu an bana büyük sıkıntı veriyor. Aynı mahallede oturduğunuz, her gün selam verdiğiniz birisi, dün akşam itibariyle azılı bir manyak olmaya karar vermiş olabilir. İlk fırsatta kız arkadaşınızın, kız kardeşinizin üzerine saldırmak için her daim yolunu gözlüyor olabilir.

İşte, geçen hafta da Hisarüstü'nde tam böyle olmuş. Akşam vakti evine giden bir kızın yolunu, karanlık bir sokakta yeni peyda bir sapık kesmiş. Bıçağını gösterip "soyun" demiş. Soyun! Nasıl yani "soyun"? Düşünmek bile ne kadar zor. Aklım almıyor. Bir erkek olarak utanıyorum. Mahçubum. Öpmeye kıyamadığımız sevgililerimize, kardeşlerimize bıçak çekiliyor! Soyun!

Lakin, tacizden, tecavüzden daha vahimi var. Daha vahim ne olabilir demeyin. Daha vahimi, bu tür (moda tabiriyle) "münferit" vakaları olumlayarak başka yöne çekip, kadınların sırtına yüklemeye devam eden, keskin cinsiyet ayrımcı toplumsal düşünce yapısının Türkiye coğrafyasında egemen olmasıdır. "Abi öyle bir giyiniyorlar ki, sapık olmamak mümkün değil!" İşteee, bir Hisarüstü berberinde bu konu konuşulurken, (hiç istemeden) kulak misafiri olduğum cümle ve buna benzer diğerleri. Maruz kaldığım radyasyon! Hisarüstü gençliğine mensup şahsiyet, kız öğrencilerin mini etek giymelerinden muzdarip "o hak etmiştir" demeye getirirken, berberler de salyalı ağızları açık dinliyorlar. Belki de, bıçaklı sapığa özeniyorlar için için. Koruyorlar, kolluyorlar. Pamuklara sarıp sarmalıyorlar.

İğrenç bir ortam ama gerçekliğin özeti de tam böyle. Ortamı iğrenç yapan mekan değil, içindekiler. Yurdumun her yerine serpilmiş bu iğrenç ortamlar, yığınla tacizi, tecavüzü sahiplenmeye devam ediyor. 

Mağdur kız (insan), polise gittiğinde (ki gitmiş) ne olmuştur diye düşündüm. Çok zor olmuştur, çok. Başına geleni zar zor anlatabildikten sonra, errrkekkk polislerin, berberdeki tiplerinkine benzer imalı bakışlarına maruz kalmış olabilir mesela. O zaman gidip gideceğine bin pişman olmuştur. Bundan bir şey çıkmayacağını, yanlış yaptığını anlamıştır. Ama umuyorum ki, böyle olmamıştır. Her gün bu olaylarla uğraşan yeni nesil polisler, vicdanlıdır umarım. 

Bugün Radikal'de yine akıl sınırlarını zorlayan bir tecavüz haberi vardı. Polis kılığına girmiş tipler, hınca hınç dolu bir restoranı basıp bir kadını saçlarından sürükleyerek kaçırmışlar ve 3 kişi tecavüz etmişler. Bu nasıl bir cesaret, nasıl bir hormondur yahu demeyin. Konu hormon filan değil. Ezik bünyelerin güç gösterisi. Erkek kimliğin, cinsel şiddet yoluyla tatmini. Kendini önemli hissetmeye çalışmanın en iğrenç yolu. Mensuplarını, doğal yollardan (iyi eğitim, eşit sosyal statü, ekonomik güç vs. üzerinden) önemli hissetiremeyen devlet ise, hiç masum değil.

Bir pompalı da benim alasım geliyor. Örümcek Adam gibi süper kahraman olasım geliyor. Yakaladığım yerde, aletlerini kesip kesip ellerine veresim geliyor. Ama işte o şekilde olmaz. Vicdan, hemen şimdi! Herkes için.  

Hiç yorum yok: