11 Aralık 2008 Perşembe

insan haklarına 0 tolerans

"Türkiye, hak ve özgürlüklerin korunup geliştirilmesine yönelik uluslararası çalışmalarda her zaman öncü ülkeler arasında yer almayı amaç edinmiştir. Türkiye, yaptığı reformlarla insan haklarına saygı bakımından yüksek standartlara sahip bir ülke haline gelmiş bulunmaktadır. Söz konusu yüksek standartların uygulanmasının kusursuz ve kapsayıcı hale getirilmesi yönünde Türk toplumunda ortak bir bilincin gelişmiş olması memnuniyet vericidir.”

Biliyorum, inandırıcı gelmedi. Peki, içerisindeki Türk ve Türkiye sözcüklerini çıkartsaydınız yerine ne koyardınız? Ben İskandinav ülkelerinden birini seçip gözüm kapalı yerleştirirdim. Bunları gazeteden okurken Danimarka, İsveç, İsviçre gibi ülkelerden bahsediliyor zannettim. Sonra baktım ki Abdullah Gül, İnsan Hakları Beyannamesi'nin 60. yılı şerefine konuşmuş (10 Aralık).

Kendisi mesela "Türkiye, yaptığı reformlarla insan haklarına saygı bakımından yüksek standartlara sahip bir ülke haline gelmiş bulunmaktadır" cümlesine inanıyor mu acaba? Bence inanmıyordur. Sadece temenni ediyordur (belki de statükocu polis-devlet ideolojisiyle temenni bile etmiyordur; bilinmez). Ama asıl kritik soru şu: Standart dediğin, hangi standartlar? Guantanamo standartlarından ilerideyiz mesela. Her ne kadar ayağı kayan polisler keskin nişancı olup hedefi (insan) tam 12'den vursa da. Ya da dil, din, ırk ayrımı yapmayan yüce Türkiyemizin polisleri, Nijeryalı bir mültecinin nispeten sağlıklı bedenini karakola alıp, yine bir kaza kurşunuyla(!) dışarıya cansız olarak çıkarsa da.
(not: akla şu geliyor: Madem bu polisler bu kadar sakar, biz bunlara nasıl güvenip canımızı emanet edeceğiz? Bırakın bıyıklarıyla malum partiye sempatisini ilan eden Emniyet Müdürünün önerdiği gibi kimlik sormayı- bize kimlik sormayı özendireceğine, polislerine kimlik göstermeyi özendirse nasıl olur?-, ben mesela bu şahıslara adres bile sormam. bkz: En son, kendilerini, kendi teşkilatlarının hazırladıkları 1 Mayıs raporuyla nasıl da akladılar. Kontrolsüz güç uygulanmamışmış. Hastaneye ben mi gaz bombası attım? Ya da gasteci çocukların kolunu ben mi kırdım?)
Veyahut, Ankara'da polisten kaçan 17 yaşındaki hırsızlık sabıkalısı Soner Çakal'ın (ben eminim polisler onun ölü bedenini ele geçirdiklerinde "vay Çakal vay" diye espri bile yapmışlardır ve gülüşmüşlerdir de kendi aralarında) öldürülmesi meselesinde, "Kurtlar Vadisi Pusu" hayranı polis şefi "kafasına sıkın" diyerekten Soner'in 17 yıllık yaşamına son verme hakkını kendinde görse de. İşkence yok. Çünkü kısa yoldan ölüm var. İnsaflıyız, süründürmüyoruz. Umutluyuz nitekim. İnsan hakları gelişiyor. Hamdolsun!

Ama (her şeyde olduğu gibi) iyimserlik ile aptallık arasında da ince bir çizgi vardır. Bam teli. "Biz çok gördük, o çizgilerden bir şey olmaz" diyebilirsiniz. Ama, inanıyorum ki (aptalım galiba) bu "münferit" olaylar bizlerde bir birikmişlik yaratıyordur. Ve bu olaylar karşısında yüksek Türk büyüklerinin ve de bakanlarının (flashback: Engin Çeber'e kuru özür, no tazminat, nothing) aldıkları tavırları, biz hiç istemesek de, uyuz bünyemiz bir yerlere yazıyordur. Gerektiğinde aleyhlerinde delil olarak kullanmak üzere.

Komşu'daki gibi bir anarşi ortamını tabi ki asla istemiyorum. Anarchia. Kulağa hoş geliyor. Lakin, ne yalan söyleyeyim, onlarca yıldır ilk kez bir polis kurşunuyla ölen birisine (bizde her ay en az 1 kişi) gösterilen bu haklı tepkiyi de kıskanmıyor değilim. Vatandaşın, devlete karşı sindirilmiş olmadığı, süt dökmüş sevimli pisilerin devlet adına güç kullananlar olduğu bir yerde yaşamak isterdim. Vatandaşın devletten değil, devletin vatandaşlarından korktuğu. Her mühim günün fırsat bilinip çenelerin düştüğü; okul bayrak törenlerinin, müsamerelerin sadece çocuklara değil, yetişkinlere de (Abdullah Gül örneğinde olduğu gibi) medya denen yeni tür, yüksek radyasyonlu dalga boylarıyla uygulandığı bir memlekette yaşamaktan sıkıldım artık. Önemli işlerin, zayıf diğmaların muğlak hafızaları fırsat bilinerek iki çift lafla geçiştirilmesinden, Perihan Mağden'in dediği gibi "aynı demokrasi okulunda, gerizekalılarla 3. sınıfta okumaktan" ben bile sıkıldım.

Günü fırsat bilip, 30 maddelik (kısacık) İnsan Hakları Beyannamesi'ni okudum. İlgimi çeken maddeleri kırmızı ile işaretleyerek kendi ülkemle, kendi çapımda ilişkilendirdim (mavi italik yorumlar bana aittir). Buyrun işte tüm metin:

Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.
Madde 3 -Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.
Madde 4- Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz, kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır.
Madde 5- Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez. (Yorumsuz)
Madde 6- Herkesin, her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır.
Madde 7- Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu Bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır. (Kürt çocuklarına 23 yıl isteniyor; vicdani retçilerin davaları 1 gün önceden bildirilerek hazırlık yapmaları engelleniyor)
Madde 8- Herkesin anayasa yada yasayla tanınmış temel haklarını çiğneyen eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yoluna başvurma hakkı vardır.
Madde 9- Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez. (Emin misiniz?)
Madde 10- Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır.
Madde 11- 1. Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır.
2. Hiç kimse işlendiği sırada ulusal yada uluslararası hukuka göre bir suç oluşturmayan herhangi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Madde 12- Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz. (bkz: Telekulak skandalları. )
Herkesin bu gibi karışma ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.
Madde 13 1. Herkesin bir devletin toprakları üzerinde serbestçe dolaşma ve oturma hakkı vardır. (Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'a gelecek yurttaşlara vize uygulanması fikrini hatırlatıyor bana.)
2. Herkes , kendi ülkesi de dahil olmak üzere, herhangi bir ülkeden ayrılmak ve ülkesine yeniden dönmek hakkına sahiptir.
Madde 14 1. Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır.
2. Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan veya Birleşmiş Milletlerin amaç ve ülkelerine aykırı eylemlerden doğan kovuşturma durumunda bu haktan yararlanılamaz.
Madde 15 1. Herkesin bir yurttaşlığa hakkı vardır.
2. Hiç kimse keyfi olarak yurttaşlığından veya yurttaşlığını değiştirme hakkından yoksun bırakılamaz. (12 Eylül Darbesi'nde binlerce insan yurttaşlıktan atılmıştır)
Madde 16 1. Yetişkin her erkeğin ve kadının, ırk, yurttaşlık veya din bakımlarından herhangi bir kısıtlamaya uğramaksızın evlenme ve aile kurmaya hakkı vardır.
2. Evlenme sözleşmesi, ancak evleneceklerin özgür ve tam iradeleriyle yapılır. (Meclisimizin evlenme yaşını düşürmek (14 galiba) gibi tasarıları varmış sanırım)
3. Aile, toplumun, doğal ve temel unsurudur, toplum ve devlet tarafından korunur.
Madde 17 1. Herkesin tek başına veya başkalarıyla ortaklaşa mülkiyet hakkı vardır.
2. Hiç kimse keyfi olarak mülkiyetinden yoksun bırakılamaz. (not: bu madde gayrimüslim mallarına uygulanmaz; bir şekilde defedilen azınlıkların mallarına el konulabilir; üstelik helaldir de)
Madde 18- Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. ( var mı askerliği vicdanen reddetme hakkı? Mesela yani. Sesli düşünüyorum)
Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir.
Madde 19- Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar. (bu harbiden çok komik; yok öyle bir şey. Doğrusu, "herkes aklını başına toplayıp, adam gibi düşündükten sonra 'akıllı' olmak suretiyle, hür iradesiyle fikirlerinden dolayı beyaz bereliler tarafından öldürülmeme hakkını kazanabilir" olacaktı.)
Madde 20 1. Herkesin silahsız ve saldırısız toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma özgürlüğü vardır. (eşcinsel dernekleri hariç)
2. Hiç kimse bir derneğe girmeye zorlanamaz.
Madde 21 1. Herkes, doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler aracılığı ile ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir.
2. Herkesin ülkesinin kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı vardır.
3. Halkın iradesi hükümet otoritesinin temelidir. Bu irade, gizli veya serbestliği sağlayacak benzeri bir yöntemle genel ve eşit oy verme yoluyla yapılacak ve belirli aralıklarla tekrarlanacak dürüst seçimlerle belirlenir. (Bu da yanlış. Halkın iradesi diye bir şey yoktur. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu devlet, halka rağmen belirler. Halk buna razı gelmezse ülkesini çok seven insanlardan kurulu örgütler, örnekse TSK, olmadı JİTEM, o da olmadı Kontrgerilla vs. devreye girerek alınan kararları halk adına uygular.)
Madde 22- Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, sosyal güvenliğe hakkı vardır. Ulusal çabalarla ve uluslararası işbirliği yoluyla ve her devletin örgütlenmesine ve kaynaklarına göre, herkes onur ve kişiliğinin serbestçe gelişim için gerekli olan ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir.
Madde 23 1. Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.
2. Herkesin, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır. (kadınlar sayılmaz, onlar fasulye)
3. Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.
4. Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır. (belli bölgelerde kaymakamlar sendika tabelalarını indirme hakkına haizdir)
Madde 24- Herkesin dinlenmeye, eğlenmeye, özellikle çalışma süresinin makul ölçüde sınırlandırılmasına ve belirli dönemlerde ücretli izne çıkmaya hakkı vardır.
Madde 25 1. Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir. (e kömür yardımı işte. Bizim sosyal devletten anladığımız)
2. Anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar.
Madde 26 1. Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır. (Yok artık daha neler. Türbanlılar da mı?)
2. Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
3. Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle ana ve babanın hakkıdır. (Aleviler din dersinden muafiyeti seçebiliyor mu?)
Madde 27 1. Herkes toplumun kültürel yaşamına serbestçe katılma, güzel sanatlardan yararlanma, bilimsel gelişmeye katılma ve bundan yararlanma hakkına sahiptir.
2. Herkesin yaratıcısı olduğu bilim, edebiyat ve sanat ürünlerinden doğan maddi ve manevi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır. (korsan)
Madde 28- Herkesin bu Bildirgede öngörülen hak ve özgürlüklerin gerçekleşeceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.
Madde 29 1. Herkesin, kişiliğinin serbestçe ve tam gelişmesine olanak veren topluma karşı ödevleri vardır.
2. Herkes haklarını kullanırken ve özgürlüklerinden yararlanırken, başkalarının hak ve özgürlüklerinin tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ve demokratik bir toplumda genel ahlak ve kamu düzeniyle genel refahın gereklerinin karşılanması amacıyla yalnız yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olur.
3. Bu hak ve özgürlükler hiçbir koşulda Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz.
Madde 30- Bu bildirgenin hiçbir kuralı, herhangi bir devlet, topluluk veya kişiye, burada açıklanan hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan bir girişimde veya eylemde bulunma hakkını verir biçimde yorumlanamaz.


Hiç yorum yok: