29 Nisan 2009 Çarşamba

istanbul'a veda etmeden önce söylemeden geçemeyeceğim şeyler

Celaleddin Cerrah... Ne demiş burma bıyıklı abimiz: "Onlar da kızlarına sahip çıksaydı"! Hakikaten şu an küfretmiyorsam, sansürcü devletimizin mütevazi blogumu izleyip bir şekilde bana haddimi bildirmesinden korktuğum içindir. Yoksa "Emniyet" Müdürümüz şoven milliyetçi Celaleddin, okkalı bir küfürü bayağı hak ediyor. Vahşice kafası kesilerek öldürülen kızın babası ise buna karşılık "talihsiz bir açıklama" demiş. Talihsiz falan değil amca. Seviyesizlik tezahürü, zihniyet fışkırması, örümcek ağları... Adamdan hesap soracağına, kalkmışsın bir de adama hesap veriyorsun "benim kızım eve geç gelmezdi" falan diye. "İşini yapsana, adamı yakalasana ulan" diyeceğine. Böyle bir emniyet müdürüyle kendimizi daha emniyetli hissedebilir, rahat rahat uyuyabiliriz artık. Uykuda uslu uslu vurulabilir, çelik kapı takmadığımız için ölü halimizle suçlanabiliriz de. 23 Nisan'da yerini kız çocuklarına vermekle olmuyor "son yeniçeri" Celaleddin. Kadınları ikinci sınıftan gördüğünü, dizlerini kırıp evde oturmaları, çocuk doğurup Türk milletine şanlı askerler yetiştirmekle görevli olduklarını düşündüğünü saklayamıyorsun. Saklama ihtiyacını duymuyorsun. Şoven, faşist ve üstelik pişkinsin!

İlker Başbuğ... 2,5 saatlik basın toplantısı bir asker klasiği. İçinde yok yok: Kanlı canlı silahlar, Ergenekon davası fikirleri, Azerbaycan-Ermenistan sorunu, bedelli askerlik, Afganistan, Obama... Gazeteciler karargaha koşturmuş, en güzel soruları sormak için el pençe divan, bir saygı/sevgi hâlesi içinde komutanlarının huzurunda bulunmaktan kıvanç duyuyorlar. Anneeee, bu adam başbakan mı? Eyvah yine darbe mi oldu? Benim niye haberim yok?

Muammer Güler... Kısa keseceğim. Hey Muammer Muammer, bir kerecik de olsa her şeyi boşver ve devlet babayı her daim koruma işini bir kenara bırakarak, vicdanına sığınıp "evet, Bostancı'da yanlış yaptık; polis yetersiz ve hatalıydı; gerekli tedbirleri almadı; masum bir çocuk öldü, kötü yönetilmiş bir operasyondu" desen ölür müsün?

Yalancı Bakan... Kayıp deniz fenerini bulup muhtelif yerlerini aydınlatmak üzere kullanmanı öneriyorum. Tercümeye gerek yok, aklın yolu bir.

Hiç yorum yok: