
Başbakan insanının bu çıkışı tutarlı mı orası başka tabi. Seçim ayları yaklaşırken Güneydoğuya inip "ya sev, ya terket" mealinde şeyler söyleyen de Erdoğan'dı. Birkaç ay sonra "azınlıklıkları kışkışladık, fena mı oldu?" diyen de onun sevgili bakanıydı ("nereye bakıyor bu adamlar?"). Buram buram popülizm... Geçen gün babam bir anısını anlattı. Bulgaristan'da yeşil sahalarda top koştururken babama rakipten bir hödük soruyor: "Çingene misin?" Babam da "gururla": "Hayır, Türk'üm." Cevap:" Türkiye'ye git o zaman." Vecdi Gönül zihniyeti işte n'aparsın. Her yerde aynı.
Başbakan "leb" dese muhalefet "lobi" dediğinden, bu sözüm ona itirafa tepki koymaktan da geri durmadılar. MHP Erdoğan'ı tarih bilmemekle suçlarken, CHP de "bir Başbakan kendi ülke tarihini suçlamaz" demiş. Pes, pes, pes... Süper, süper, süper... Birisi ortanın solu, birisi Turancı. Nasıl oluyorsa yedikleri içtikleri yıllardır ayrı gitmiyor.
Fen kitaplarındaki turnusol kağıdının neye benzediğini oldum olası merak etmişimdir. Bazı kankilerimiz gibi (onlar kendilerini biliyor (:) taa Fen liselerine de gidemediğimden bu yaşıma kadar hiç turnusol kağıdı görmedim ("sen hiç turnusol kağıdı gördün mü anne?"). Gördüysem de hatırlamıyorum. Bu faşizm muhabbeti de Türk siyasetinin turnusol kağıdı gibi. Kim nedir, neyin nesidir, nerede durur, hayat görüşü nedir? Hepsi turnusol kağıdının marifetiyle anlaşılıyor. Kim kırmızı, kim mavi? Kim asidik, kim bazik? Gel vatandaş gel! Bu deney tüpünün içinde her şey var: Faşizm, popülizm, devleti koruma içgüdüsü (devleti korurken kendi sınıfını yâd etme içgüdüsü diyelim), sağın, solun, ortanın, egemen güçlerin birbirine karışması, sıfır hafıza ("Speak, Memory")... Bir tek asker eksik. O da müdahil olmak istiyorsa elini çabuk tutmalı. Ama onun da başında şimdilerde bir mayın belasıdır gidiyor. Vakti yok, n'apsın.
Tüm ülkeyi hava gibi sarmış olan bu aptallık durumu beni hüzünlendirse de çoğu zaman o kadar komik geliyor ki, bazen bir kara mizah filminin tam ortasında yaşadığımızı düşünüyorum. MTK Budapeşte maçında 2. golü yedikten sonra yedek kulübesinde oturduğu yerde alnına bir şaplak atan Rıdvan gibi, şakağıma tokatı yapıştırıyorum. Ve anlıyorum ki gerçekmiş.
Küçükken, annemin babamın ablamın, dahası toptan bütün insanların bana oyun oynadıklarını, bir zaman gelip yüzlerindeki maskeleri çıkarıp "oyun bitti artık" diyeceklerini ve tiyatro sahnesinin perdesini indireceklerini düşünürdüm. Bu çocukça düşünceyi halen gazete okurken, haber dinlerken sık sık hatırlıyorum. Ha-tır-la-tı-yor-lar. İşler gerçek olamayacak kadar komik, ama sanal olamayacak kadar da acı. Tam bir "black humor" anlayacağın. Ankara'dan piyasaya sürülerek tüm ülke sinemalarında kapalı gişe oynuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder