Önceki gün olduğu gibi, dün de çok feci çuvalladık. Spekülasyonlarımız çok kötüydü. En baştan adına spekülasyon diyerek zaten bu işin sadece eğlenceli bir tahmin oyunu olduğunu gösterdiğimi düşünüyorum. Futbolun da güzelliği burada zaten. Tahmin edilemez, öngörülemez oluşunda. Favori takımın işgüzar oyuncusu kırmızı kart görür, takımını 10 kişi bırakıverir. Sonra al başına belayı; bitmek bilmez dakikalar. Ya da yenilmesi lazım gelen takımın kalecisi ve direkleri çok şanslı bir günde yıldızlaşır. Dünkü Arsenal-Fenerbahçe maçında olduğu gibi. Yüksek konsantrasyonla oynadığı nadir zamanlarda Volkan Demirel, ne kadar iyi bir kaleci olabileceğini gösterdi. Ama önemli maçlarda kazandığı kredileri, daha kolay geçmesi düşünülen maçlarda bol keseden harcadığını biliyoruz. Volkan'ın konsantrasyon düzeyi, aynı maç içerisinde dahi çok çabuk değişebiliyorken (dün de yaptığı birkaç artistik hareketten anlaşılabilir), hayallerini süsleyen Avrupa'da iyi bir takımda, iyi bir ligde oynaması zor görünüyor. Volkan'ın tam tersi yönde mental özelliklere (konsantrasyon, istikrar, devamlılık) sahip kaleci Serdar'ın, Fenerbahçe'den ne amaçla ve hangi sebeplerle gönderildiğini (sözleşme uzatılmadığını) ise tam olarak bilemiyoruz. Fenerbahçe'nin verim aldığı futbolcuları elinde tutamayıp, tam tersine verim alamadığı oyuncuları yıllarca sırtında taşıdığını biliyoruz. Liste uzun: Tuncay, Aurelio, van Hooijdonk, Appiah, Nobre, Serdar, Anelka gibi. Malum menajer-başkan inatlaşması nedeniyle, bu sene Deivid'in de Kadıköy'den ayrılabileceği söyleniyor. Bu durum, özellikle yabancı oyuncular tarafından Fenerbahçe'nin çok süslü bir vitrin olarak görülmesinden de kaynaklanıyor.
UEFA kupasının tartışılan geleceği açısından bu yıl, çok güzel bir yıl olacağa benziyor. "Kaldırılsın", "statüsü değiştirilsin" derken birden bire kendimizi "daha çok takım katılsın" tartışmasının ortasında bulabiliriz. Seyir zevki açısından neredeyse Şampiyonlar Ligi'ne denk bir mücadele gerçekleşmesi bekleniyor. Dahası, güç dengesi ve rekabet açısından bence bu yıl UEFA kupası, Şampiyonlar Ligi'nden daha üstün bir organizasyon olarak ön plana çıkabilir. Bunun en önemli nedeni, genel anlamda Avrupa'da mücadele oyununun yüceltilmesi. Futbolun süper güçlerini oluşturan büyük takımların hemen ardındakiler, bu süper güçlerle daha iyi mücadele edebilmek adına daha cüretkar ve dirençli takımlar oluşturmayı tercih ediyorlar. Toplu bir başkaldırı sözkonusu. Kendi oluşturdukları kurumsal finans güçlerinden ve son dönemde moda olan, para babalarının gökten paraşütle attığı ilk yardım çantalarından kuvvet alan süper güçler, Elitler Ligi'nde gövde gösterisi yaparken, UEFA'da oynanan sıkı maçlar, artık hep aynı yüzlerden sıkılmaya başlayanlar için güzel bir alternatif oluşturabilir. Yayınlanırsa tabi.
UEFA gerçekten çok zor. 1 tane skor bile tutturursam, müsadenizle kendimi başarılı sayacağım.
Racing Santander-Schalke: Racing, haftasonu Valencia'yı deplasmanda 4-2 yenerek La Liga'da haftanın sürprizini yapmıştı. Tchite'nin etkili oynununa Schalke defansı dur diyebilir. Racing, bir önceki maçta deplasmanda Twente'ye 1-0 mağlup olmuştu. Schalke ise, kendi sahasında Halil'in de bir gol attığı maçta, müzmin hayal kırıklığı PSG'yi 3-1 yenmişti. Maçtan öte iki isim üzerinde durmak istiyorum. Schalke'li Heiko Westermann, genelde defansta (Rafinha ile değişimli oynuyorlar sağ bekte sanırım) görev yapmasına karşın, topla ileri çıkışları ve golcülüğüyle özellikle benim gibi UEFA Cup Fantasy Football oynayanlar için iyi bir seçim olabilir. Diğer bir isim de Racing'ten Garay. Şampiyon Olimpiyat takımının defans oyuncusu penaltıları da kullanıyor. Başa baş bir maç olur ve berabere biter gibi geliyor bana. 1-1.
Man. City- Twente: Twente'yi hiç izleyemedim. Manchester City malumumuz. Kendi evinde farka da gidebilir, yenilebilir de. Bu sefer farka gitsin: 3-0.
Metalist Kharkiv-Hertha Berlin: Yani, o ne goldü be kardeşim. Şans desen değil; bilerek vurdu, 40 metreden doksana taktı Jaja. Maalesef Beşiktaş elendi ama Metalist'in Türkiye'deki fanatikleri arttı. Ev sahibi Metalist, kötü bir haftasonu geçiren Hertha'yı yine hüsrana uğratabilir. Uzun boyunun yanı sıra, ayakları da düzgün olan savunmacı Maidana'ya dikkat. Metalist hakikaten maden bulmuş. Adının hakkını veriyor. 2-1.
Benfica-Galatasaray: Düşüşe geçmiş yıldızlarıyla göz kamaştıran iki takım karşı karşıya. Aimar, Reyes, Nuno Gomes, Suazo'lu Benfica, Milan Baros, Arda ve Harry Kewell'a sahip CimBom'a karşı ev sahibi olması sebebiyle biraz daha avantajlı. Defanslarındaki Servet'vari Luisao'ya dikkat. Yan topları etkili kullanabilirler. Hem atacak, hem vuracak oyuncular var. İlk kez Sidnei'yi izleyeceğiz. Bakalım nasılmış. 3-1.
Stuttgart-Partizan: İstikrarsız Stuttgart, Fenerbahçe'ye karşı izlediğimiz Partizan'ı rahat yener heralde. Özellikle ben Hinkel ve Lucescu'nun eski öğrencisi Marica'yı beğeniyorum. Gomez eskisi gibi değil. Partizan ne durumda hiç bilmiyoruz ama atalım bakalım: 3-0.
Standard-Sevilla: Sürekli yıldız oyuncularını kaybeden Sevilla, Juande Ramos zamanında kendini yenilemeyi başarırdı. Bu sene bu işi pek kıvıramadılar. Son iki maçlarını kaybettiler. Liverpool'u Şampiyonlar Ligi'nden etmeye 3 dakika yaklaşan Standard Liege, son yıllarda büyük bir çıkış içinde. Dirençli bir takım, iyi savunma yapıyor. Hiç izleyemediğim için maalesef oyuncularını tanımıyorum. Ahkam keselim ve berabere bitsin: 1-1.
Spartak Moskova-Udinese: Serie A'da iddialı, istikrarlı Udinese, haftasonu Siena'ya kaybetti. Sanırım bu tip takımlar, rotasyon yapamadıkları için belli bir seviyeden sonra düşüşe geçiyorlar. Sonra tekrar çıkışa geçmeleri de olası. Spartak Moskova hakkında bir fikrim yok. Rusya Ligi'ni 6. bitirmişler. Kalecileri Pletikosa en ünlü isimleri. Bir de benim FM'den tanıdığım forvet Prudnikov var. Moskova'da hava ne durumda bilinmez. İyi defansıyla Udinese gol yemeyebilir. 0-1.
Tottenham-Dinamo Zagreb: Harry Redknapp ile açılan Tottenham kendi evinde favori. Takım kötü giderken futbolcuların ruh halleri ve niyetleri, teknik direktörün kaderiyle de doğru orantılıdır. Yoksa, Juande Ramos bu kadar kötü olamaz. Dimitar ve Keane gibi iki savaşçı lideri kaybettiler. Dimitar bir gol makinasından çok daha fazlası. Kaybetmeyi hazmedemeyen bir karakteri var. Her maçı kazanmak isteyen Berbatov'un, saha içinde babasını bile tanımadan, en alasından herkesi fırçaladığına çok tanık oluyorduk. Amatör ruh takım için de iyi bir şey. Luka Modric için duygusal bir maç olabilir (alakasız bir not: Sinan Engin geçen seneki transfer çalışmalarında, Zagreb'de Luka Modric'i izleyip beğenmemişti. "Herkes Modric Modric diyor, ne olduğunu gördük" demişti. Kendisini bu talihsiz açıklamalarından ötürü tebrik ederken, Seric'le mutluluklar diliyorum). Dikkat çekeceğim bir oyuncu Galli sol bek Gareth Bale. Daha 19 yaşında ve müthiş bir sol ayağı var. Duran topları o kullanıyor. Zagreb ilk UEFA maçını kazanmıştı. Ama bu kez zor: 2-0.
Wolfsburg-Heerenveen: Zaccardo ve Barzagli transferiyle olay yaratan Wolfsburg, ligde savunmasından çok hücumuyla konuşuluyor. Misimovic'i izlemesi çok keyifli. İyi forvetler yetiştirmesiyle tanıdığımız Heerenveen (van Nistelrooy, Huntelaar, Afonso Alves), geçen maçta Milan'a evinde 3-1 yenilmişti. Bu kez de Wolsburg daha şanslı taraf: 2-1.
Milan-Braga: Formda Milan, rotasyona gitmesine rağmen kazanacaktır: 2-0.
Ajax-Zilina: Hiç tanımadığımız Zilina, sahasında Hamburg'a 2-1 kaybetmişti. Aynı skorla Aston Villa'ya mağlup olan Ajax, kendi evinde kazanır heralde: 3-0.
Slavia-Aston Villa: Premier Lig'de iyi bir sezon geçiren Aston Villa, bu maçı da kazanabilecek güçte. Slavia UEFA'daki ilk maçına çıkıyor. Ama ben berabere biter diyorum: 1-1.
St Ettienne-Rosenborg: St Ettien'de dikkat edilmesi gereken isimler mevcut. Batefimbi Gomis (ne güzel isim, di mi? Yeşil formasıyla bloguma da iyi uydu kendisi hani), Payet, Ilan gibi önemli gol silahları var. Hatta daha ileri gidip, Avrupa Şampiyonası'nda Fransa milli kadrosunda da olan Gomis'i, Fenerbahçe'li yöneticilerin transfer gündemine almasını şiddetle tavsiye ediyorum. Fransızlar kazanır:2-0.
Valencia-Kobenhavn: Çok basit. NŞİ'de 3-0.
Lech-Nancy: Polonya temsilcisini hiç izlemedik ve ilk UEFA maçlarına çıkıyorlar. Nancy'nin 3 puanı var. Bilemiyorum, sanki Lech kazanacak gibime geliyor. 1-0.
Feyenoord-CSKA Moskova: Çok denk ve zevkli bir maç olur. Hücum gücüyle (Makaay, Tomasson, Mols) ön plana çıkan Feyenoord, CSKA'nın genç yaşında yıldız kalecisi Akinfeev'e zor anlar yaşatabilir. Ama Feyenoord potansiyelini tam olarak sahaya yansıtamıyor. Ligde 13. sıradalar. Vagner Love ile Moskova kazanabilir: 1-2.
Çok uzun bir yazı oldu. Okuyan (ya da okumayan) kankalarıma teşekkür ediyorum :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder