Dünkü spekülasyonda pek başarılı olamadık. Sadece bir maç skorunu tutturabildim (Sporting Lizbon), geri kalanlarda başarısızdım. Bakalım bugün neler olacak. Ondan önce, televizyonda yayınlanan Liverpool-Atletico Madrid maçı hakkında bir şeyler söylemek lazım.
Maç çok çekişmeli ve zevkliydi ama onun ötesinde ders çıkarılacak nitelikle bir şey oldu. Tribünler Liverpool'a 1 puan kazandırdı. Nasıl mı? Bizim anladığımız şekilde değil. "Kartal goool, goool, goool" hiç değil. Boğaz yırtarak 90 dakika (yer yer küfürlü) tezahürat yerine, Liverpool tribünleri yerinde ve zamanında sadece bazı tartışmalı pozisyonlara tepki verdiler. Takım 1-0 gerideyken ve çok baskılı oynarken, ceza alanı içindeki bir pozisyonda top, maçın en iyilerinden Perea'nın eline çarptı. Penaltı değildi. Ama taraftarlar için, ritimlerinin dışına çıkılmasını gerektiren (şarkı söylüyorlardı sanırım), ses yükseltilmesi gereken bir olaydı. Binlerce taraftar hep bir ağızdan "boooooo" yapınca, hakemin kafasında Liverpool lehine soru işaretleri belirmeye başladı. Hakemin aklına bacadan girdiler. Taraftarlar, baskılı oynayan Liverpool'a alkış, hakeme ise yine bir iki önemsiz pozisyonda "boooooo" yapınca, İsveçli hakem Martin Hansson için maç git gide zorlaştı. Öyle ki, maçın kırılma anları olan, Mascherano ve Carragher'ın Liverpool ceza sahası içindeki kalecilik denemelerinde basireti bağlandı ("rabbit in the headlights"). Tüm maç savunma yapan Atletico Madrid, farkı çok rahat artırabilir; net bir skorla galip gelebilirdi. Amaaa, işte tribünde böyle iyi bir taraftar (tribün dışında azıtıyorlar, o başka) olunca öyle olmuyor. Bu psikolojiyle son dakikaya gelen Martin Hansson, Gerard'ın ceza sahasındaki muğlak pozisyonuna, biraz tereddüt etse de yorum hakkını kullanarak penaltı dedi ve maç 1-1 bitti.
Takım-taraftar işbirliği, maçı fazlasıyla hakeden ama diğer taraftan saha içi nedenlerden ötürü kaybetmesi gereken Liverpool'a 1 puanı getirdi. İşte bu yüzden bir futbol taraftarı olarak, Anfield'da maç seyretmeyi gerçekten çok istiyorum. Oraya giden rakip takım taraftarları bile, Liverpool taraftarlarına çok saygı duyuyorlar. Anfield'da, kendi takımları galip bile olsa, son dakikalarda maçı izlemeyi bırakıp, "You will never walk alone" diyen tribünleri kameraya kaydetmeyi tercih edecek kadar. "This is Anfield".
Bizde de kendi takımını "kartal goool, goool, goool" diye korkutmak yerine, rakibi ve hakemi baskı altına alıcı teknikler uygulanabilir. Küfür etmekten daha yaratıcı şeyler yapılabilir. Yalnız, Premier Lig'deki taraftar senkronunu yakalamak yıllar yıllaaaar alabilir. O da ayrı.
Bugünün maçlarına gelirsek:
AaB-Villarreal: Savunmasıyla ön plana çıkan "Sarı Denizaltı", son haftalarda çok gol yese de rotasyona başvurmazsa gol yemeden kazanır: 0-2.
Celtic-Man.Utd: Dimitar Şampiyonlar Ligi'nde bir başka oynuyor. Bu sefer C. Ronaldo da var. Celtic'in ipini rahat çekerler: 0-3.
Fiorentina-Bayern: Uzun sakatlık mağduru Ribery forma girmeye başladı. Fiorentina'da da Gilardino'nun yokluğunda belirgin bir düşüş var. Pazzini ayağına gelen şansı iyi kullanamadı. Yine de Inter karşısında izlediğim "Viola", hala bu maçı kazanabilecek güçte: 2-1.
Lyon-Steaua: Karim Benzema çok iyi durumda. Fantasy Football'da da takım kaptanı yaptım ki, 2 katı puan getirsin. Kendisinden en az iki gol bekliyorum :). 3-1.
Arsenal-Fenerbahçe: Hep şunu düşünmüşümdür: Premier Lig'in düşme hattındaki veya orta sıralarındaki Wigan, (Arsenal'in de kaybettiği) Stoke City gibi takımlar (Hull City'yi saymıyorum bile) Turkcell Süper Lig'de ne yapar? Cevap: Şampiyon olur! Çünkü ortada ciddi bir sistem ve buna sadakatle, saygıyla bağlı oynayan, kibirsiz futbolcular var. Biz de takımlarımızı öyle oyunculardan kuralım o zaman! Bizim neyimiz eksik? Cevap: Gündemimiz kayıp, gündemimiz suni. Hala 1980'lerdeki yıldız Platini'ler, Maradona'lar, Zico'lardayız. Sürekli yıldız futbolcu, artık var olmayan "10 numara" avındayız. Bugünün yıldızları 10 numara bile giymiyor. Artık gökyüzünde yeni tip yıldızlar (süpernovalar) var: Lampard(#8), Gerard(#8), Deco(#20), hatta Zidane(#5). Buradan-sesimi duyacak varsa tabi- sesleniyorum: Alex'le sözleşme uzatmayın lütfen! Nedenlerine, nasıllarına başka bir yazıda bakacağız. Bir Fenerbahçeli taraftar olarak üzgünüm ama bu maç fark olur; Zico da olsa fark etmez, bebelerin antrenman maçına döner: 4-1 (İnşallah dün olduğu gibi, bugün de yanılırım).
Dynamo Kyiv-Porto: Tarafsız kalmak biraz zor ama berabere biterse iyi olur: 1-1.
BATE-Zenit: Haftasonu üst üste 3. kez kendi liginde şampiyonluğunu ilan eden BATE, sonuçlara bakılırsa kendi evinde iyi bir takım. Yine de bu yıl iki takımı da izlemediğim için kesin bir şey söylemek zor. BATE kazanabilir: 1-0.
Real Madrid-Juventus: Sıkıcı bir maç olmasını bekliyorum ve 0-0 diyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder