27 Kasım 2008 Perşembe

mücadeleyi bırakalı çok oldu

25 Kasım gecesi futbolcularıyla birlikte Kadıköy'ü Porto'ya dar etmeyi düşleyen taraftarlar, maç öncesi takımlarına mücadele gücü "aşılamak" için tribünlerde, "don't give up the fight" yazılı bir pankart açtılar. Porto'ya da sopayı gösteriyorlardı böylece. Lakin işte, klişe tabiriyle "aşılanmak" istenen mücadele gücünün, kendini dünyanın en önemli kalecisi zanneden Volkan'ın dandik bir ortadan gelen topu tek elle alarak şov yapmak isterken golü yemesiyle pek bir hükmü kalmıyor. Ya da öncesinde, Carlos'un gölge"cik" markajıyla o Porto'luyu döndürüp altıpasa orta yapmasına izin vermesiyle. Ya da Yasin'in- tıpkı ikinci golde yaptığı gibi- maç boyu herrr ama hakikaten herrr tartışmalı/tartışmasız pozisyonda (anti-kahramanım dr. strangelove gibi) elini kaldırmasıyla- kendisine bir önerim var: Yan hakem olmaya ne dersin Yasin? En bariz haliyle, skor 1-2 iken maçı çevirme umuduyla (ben asla ummadım) oyuna giren Burak'ın, kameralara ve muhtemel bayan hayranlarına daha seksi görünmek için, ilk iş olarak formasını şortunun dışına çıkarmasıyla kalmıyor mücadele gücü filan. 90 dakika sonra, biz taraftarlara kala kala mutlak bir hüsran kalıyor. 

Her şeyde olduğu gibi, futbolcunun da en iyisi, en hayırlısı vicdanlı olanı. Yenildiği maçın akşamı, saat 11'de yatmadan önce ılık sütünü içtiği halde uyuyamayanı. Karanlıkta yatağında bir o yana, bir bu yana kıvranıp duranı. Tıpkı takımının taraftarları gibi can sıkıntısından mide ağrısı çekeni. Malum kötü maçın ardından hafta boyu yayınlanan spor haberlerinin takımıyla ilgili bölümlerini utancından es geçeni, oralarda zapping yapanı. 

Ama işte iş, yine başa düşüyor. Filmi en başa sarma ihtiyacı duyuyor ve diyoruz ki: Ne oldu da geçen seneki takım dağıldı/dağıtıldı? Her şeyin en iyisini, en hayırlısını ben bilirim diyen başkanımıza sormak lazım. Hangi akla hizmet sezon ortasından bile önce (2007'nin son ayları sanırım) İspanyol basınına küskün Aragones ile protokol yapıldı? Aynı sıralarda Zico (bkz. halk arasında Zoki), 11 puanla Şampuanlar Ligi G grubundan başı dik mağrur qualify (Türkçesi kalifiye) olmuşken. 2 senelik "zorlu" süreçte türlü badireler atlaktıktan sonra, takımını tanımakla kalmayıp Avrupa'da sesini duyurma sürecini başlatmışken. Ve tabi ki aynı soruları, papağan hesabı başkanlarının her dediğini yapan, statükocu, karakter fakiri yönetici ağır abilere (her yerde var bunlardan, siyasette de bolca- bir zührevi Türkiye hastalığıdır; tabi, bunu söylerken ayrıca geçmişte başkana muhalif bir kısım Fenerbahçe sevdalılarının şipşak tasfiye edildiğini bilhassa unutmayalım) de sormak lazım. Halis muhlis demokrat Obama'nın bile kabinesinde team of rivals kurmaya çalışmasına tüm dünya şaşım şaşım şaşırırken, bu türden ilerici bir yöneticilik erdemini Türkiye coğrafyasında ikamet eden tipik bir "başkan"dan beklemek safdillik/saftiriklik olur. Zira, ister devlet başkanı, ister apartman yöneticisi olun, Türkiye'de hep iktidarda olan tek bir politika vardır: Politikasızlık politikası! Günü birlik yönetiliyor, günü birlik yaşıyoruz heyhat! Şu gelsin, bu gitsin! Senin kaşın kara, senin gözlerin çekik. Sen antrenman olayını bilmiyorsun. Lakaytsın, dalgacısın, basitsin. Ben ne dersem o olur. İşte o kadar! 

Her fırsatta Fenerbahçe aşkıyla yanıp kavrulduğunu ilan eden Aziz Yıldırım'ın anaç aşkından ve yanık bağrından çekeceğimiz var. Nitekim, annemin de çok severek dediği gibi "ayı, yavrusunu severken öldürürmüş". 

UEFA'da bu gece ne olur?

Kehanetlere devam... Kehanet bölümünü klasikleştirmek istiyorum. 

CSKA Moskova-Lech Poznan: Basit. CSKA eşşek değilse, alır herhalde. Moskova muhabiri Hakan Aksay'ın bugünkü yazısına göre Moskova'da kar varmış. Fazla gol olmaz diye tahmin ediyorum: 1-0.

Zilina-Slavia Prag: Eski dost, yeni düşman Slavlar kapışıyor. Grubun dibindeki iki takımın da puanı yok. İki takımı da hiç izleyemediğim için tamamen atıyorum. Çek-o-slovakya derbisinde, nispeten zengin Çeklere feci kıl olan (kan davası var) Slovaklar maçı kazansın: 2-1. 

Galatasaray-Metalist: Metalist Kharkiv'in BJK ile oynadığı maçın bal olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. GS, evinde bir başka oynasa da, rahat çıkacağı maçta puan kaybı yaşayacaktır: 1-1.

Nijmegen-Tottenham: Harry Redknapp ile açılan Spurs'ün daha az gol yediğine şahit oluyoruz. Pavluchenko da çok önemli bir golcü olma yolunda sıçrayan adımlarla ilerliyor. 0-2.

Schalke-Manchester City: İki istikrarsız takımın mücadelesinde, ev sahibi ekip sert ve ters olmanın avantajıyla İngilizleri eli boş gönderebilir. Özellikle Halil'in son maçlardaki çıkışı Milli Takım için umut vaat edici. 2-1.

Club Brugge-St. Ettien: Valencia ile berabere kalan Brugge, 6 puan toparlayan dengesiz St. Ettien'i geçebilir. Bol gollü maç bekliyorum. 3-2.

Dinamo Zagreb-Spartak Moskova: Kendi evinde Zagreb kazansın:1-0.

Olympiakos-Benfica: GS karşısında izlediğimiz Benfica, tam anlamıyla dökülüyordu. Olympiakos ise nam-ı diğer Konstantinopol'de, Galatasaray'ı yanlış analiz etmenin kurbanı oldu. Muhteşem seyircisiyle çok iyi bir takım. 2-0.

PSG-Racing: Haftasonu Paris'i Lyon'u yenerken izledik. Muhteşem Sesegnon'a hayranlığımı özellikle iletme ihtiyacı duyuyorum- yöneticilerimiz maç izliyor mu acaba? Ya da transfer döneminde menajerlerin kakalama kampanyaları dışına çıkabildikleri oluyor mu? (bkz. Seriç). Ben de geçen haftasonuna kadar bilmezdim ama PSG kazabilecek güçteymiş: 2-1.

Partizan-Standart Liege: Partizan kazabilecek kadar iyi değil. Liege kerametini göstersin: 1-1. 

Rosenborg-Valencia: İlk maçta istediğini alamayan Valencia, sezon başındaki muhteşem performansından çok uzakta. Bu durumu, 8-10 maçlık başarılı bir periyottan sonra takımların yaşadığı rutin fiziksel ve psikolojik durgunluğa bağlıyorum. Soğuk havada az gol olur. 0-1. 

Sampdoria-Stuttgart: Sezonun hayal kırıklığı Stuttgart, fazla ümitlenmesin. Buradan da pek bir şey çıkaramaz. Beraberlik diyorum: 1-1.

Hamburg-Ajax: Geçen günlerde Bremen karşısında izlediğimiz Hamburg, değil Ajax kralı gelse yenecek güçte: 3-1. 

Deportivo-Feyenoord: Guardado'lu Türk dostu Depor, çıkış arayan Feyenoord karşısında zorlanabilir. Makaay için duygusal anlar. 1-1.

Portsmouth-AC Milan: UEFA Kupası'nı yedek oyuncuları hazırlamak için fırsat olarak gören Ancelotti, teknik direktör değişikliğiyle sarsılmış Pompey önünde her şeye rağmen favori. Puansız Pompey puan peşinde. Ama sanmıyorum: 1-3.  

Hiç yorum yok: