24 Kasım 2008 Pazartesi

güzel ülkemizde bok yoluna gitmenin 5 hali


Devletine "katil" dedirtmeyen, üstelik karşı geleni vurma eğilimi gösteren milletvekillerimizin düşündüğünün aksine, onlar yükseklerde dokunulmazlık zırhına bürünmüş parlak göğüsleriyle şişim şişim şişinirken, biz "sıradan" vatandaşlar, aşağılarda her gün o devlet silahının soğuk namlusunu şakaklarımızda hissediyoruz. En olmadı hissedenleri görüyoruz, okuyoruz, öğreniyoruz. Akıl almaz "şiddet+tuhaflık" kombinasyonlarıyla öne çıkan ülkemiz 3. sayfalarının yazarlarını bile şaşırtabilecek seviyedeki türlü talihsizliklerle (pardon doğrusu ihmaller olacaktı) bedenen veya ruhen (ama çoğu zaman topyekün) zarar görüyor insanlarımız. Hem de her gün. Kolonya kokusu gibi ilhamı uçup giden Tarantino'nun, olur da bir göz atarsa, aradığı şiddeti Türkiye sınırlarında bulabileceğine eminim. İşte, "%97 Anadolu + %3 Avrupa" topraklarında, bok yoluna gitmenin seçilmiş (sample) 5 hali.

1. Vurun kahpeye (bok yoluna gitmenin yalın hali...): 5 Ekim'de Okmeydanı'nda, bir restoran için motosikletli kurye servisi yapan Selahattin Cirit (27) isimli "vatandaş", yaklaşık 50 kişi oldukları iddia edilen bir grup tarafından dövülmüş. Hastaneye kaldırılan Cirit, hayatını kaybetmiş. Mahallede oturanlar, genelde üç maymunu oynarken, Cirit’in okul önlerinde çocukları taciz eden kişi olduğu şüphesiyle linç edilmiş olabileceğini söylemişler. Ancak yapılan çalışmalarda, tanıyanlar tarafından hiçbir olumsuz hareketinin bulunmadığı ifade edilen Selahattin Cirit’in, bir yanlışlığa kurban gitmiş olabileceği belirtiliyor! Saldırganların kaçış güzergahında bulunan bazı MOBESE ve güvenlik kameralarını inceleyen polis, sekiz kişinin kimliğini belirlemiş. DHKP-C üyesi oldukları öne sürülen 3 kişiyi de gözaltına almış. Ama henüz bir sonuç yok. Şimdiii, söyleyin: Selahattin Cirit'e n'oldu? En yalın haliyle bok yoluna gitti mi? Gitti. Geçmiş olsun.

2. Zabıta telsizi (bok yoluna gitmenin yönelme hali...- e): İzmir’in Güzelyalı semtinde zabıtalar, sokakta gördükleri seyyar satıcılara müdahale ediyorlarmış. Eşiyle beraber yürüyüşe çıkan 57 yaşındaki emekli işçi Doğan Kalender, “Ayıp yaptığınız arkadaşlar. Onlar da bu ülkenin yurttaşlarıdır. Ekmek parası için çalışıyorlar” diyerekten tartışmaya müdahil olmuş. Zabıta memuru H.D, Kalender'in başına telsiziyle vurmuş. Eşinin gözleri önünde aldığı darbeyle yere düşen Kalender, başını kaldırım taşına çarparak komalık olmuş ve kaldırıldığı hastanede üç gün sonra ölmüş. Zabıta memuru, çıkarıldığı mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış. Cenazede, Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, zabıta hakkında idari soruşturmanın başlatıldığını müjdelemiş! Unutmayalım, daha önce de Ankara'da içki satan bir büfeye, kendini zabıta zanneden "belediye fedaileri" sopalarla saldırmıştı. "Punisher" hesabı.

3. Kesikkulak (bok yoluna gitmenin yükleme hali...- i): (Her zamanki gibi) Taraf gazetesinin haberine göre, 15 yıl önce, çatışmaların yoğun olarak yaşandığı, köyde kalmak için korucu olmanın zorunlu kılındığı bir dönemde Yüksekova’nın Demirkonak Köyü sakinlerinin bazıları yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalırken, köyün yaşlıları ise gidecek yerleri olmadığından köylerinde kalabilmek için devletten silah almak zorunda kalmışlar. İşte bunlardan biri de şu an 76 yaşında olan Muhittin Örtaş’mış. Örtaş, korucu statüsüne alınmış. Bir süre sonra, köylülerin silah aldığını duyan PKK’lılar, Demirkonak Köyü’nü basarak, Muhittin Örtaş ve iki kişiyi daha kaçırmışlar. 5-6 km yürüttükten sonra, yolda iki kulağını da kesmişler. Sonra da kanaması çok olduğundan, ölmesinden ürkerek yol ortasında bırakmışlar. Serbest bırakılan diğer köylü, Muhittin Örtaş'ı sırtında taşımış. Ama bir süre sonra o da bırakıp kaçmış. Yaşlı adam, kendi çabalarıyla sürüne sürüne civar köylerden birine ulaşmış. Oradan da hastaneye götürülmüş. Tedavi için GATA'ya başvuran aile, olumsuz yanıt almış. Bu süreç içinde yaşadığı travmadan Muhittin Örtaş'ın gözleri kör olmuş. Ama bitmedi. 1998'de, köyünün muhtarının "10 gündür köy dışında ve nerede olduğu bilinmiyor" tutanağı üzerine, geçici köy koruculuğu görevine son verilerek maaşı kesilmiş. Bitmedi. 2005 yılında, 5233 sayılı "Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun"dan yararlanmak istemiş, ancak talebi reddedilmiş. Bunun üzerine, oğlu Yasin Örtaş, İçişleri Bakanlığı aleyhine 70 bin YTL'lik tazminat davası açmış. Tabi ki, kazanamamış- ne zaman devlete karşı açılan bir davanın kazanıldığını gördük ki? AİHM kararları dahi uygulanmazken. Bitmedi. Dava, üst mahkemeye gitmiş. Orada da kısaca, "PKK'nın yaptığı ne malum?" şeklinde özetlenebilecek bir gerekçeyle davacının talepleri tekrardan "haksız" bulunmuş. Yaşanan bu olaylar üzerine, Muhittin Örtaş'ın oğlu Yasin Örtaş, "bize ayrımcılık yapılıyor; onurumuz çiğnendi, askere gitmeyeceğim" diyerek vicdani retçi olmaya karar vermiş.

4. Mayına basma, yanarsın ya da "ortada kuyu var yandan geç" (bok yoluna gitmenin bulunma hali...- de): Hayvanlarını otlatmak için kuzenleriyle Van'ın Çaldıran ilçesine bağlı Hangedik köyü Tepeli mezrası kırsalına giden Erdal Saçak (16), önceden araziye döşenen mayına basmış. Erdal Saçak, olay yerinde yaşamını yitirken, Saçak’ın yanında bulunan kuzenleri Ramazan (15) ile Veysel (17) Saçak yaralanmış. Her biri, bu tür "münferit" olaylar atlatan ampute futbol milli takımı oyuncularımız, Dünya 3.sü olmuştu geçen yıl. Milletvekillerimiz ise geçen ay, "neden bu kadar çok insanın bacağı kesiliyor acaba" diye düşünmek yerine, hem Hasan Doğan'ı anmak, hem de ampute futboluna destek olmak adına ampute milli takımımız ile bir gösteri maçı yapmıştı. Tabi ki yenildiler: 4-2. Ayrıca, yeni yeni öğreniyoruz ki Türkiye, Ottawa protokolü icabı verdiği mayın temizleme sözünü, Belarus (Avrupa'nın son diktatör ülkesi diye sevgiyle anılır) ve Yunanistan (bakın aslında ne kadar da çok ortak yönümüz var) ile birlikte yerine getirmeyen 3 ülkeden biriymiş. 2007 yılı sonu itibariyle sınırlarımız içinde, çoğusu (tabi ki) bizden ırak olarak döşeli duran 982 bin 777 nur topu gibi mayınımız varmış- Kurtlar Vadisi Pusu.

5. Tecavüz! Tecavüz! (bok yoluna gitmenin ayrılma hali...- den): Dizi oyuncusu A.A., kısa bir tatili için Büyükada’ya gitmiş. Daha önce de sürekli gittiği otelde kalan 31 yaşındaki oyuncu, akşam saatlerine doğru bisikletiyle tura çıkmış. Adanın arka tarafında 17 yaşındaki bir faytoncu, kimsenin olmamasını fırsat bilip, A.A.’nın üzerine çullanmış. Sonrasında cep telefonunu da gasp ederek kaçmış. Her fırsatta, ne kadar misafirperver, insaniyetli, vicdanlı, mutassıp ve ahlaklı olduğumuzdan dem vuran biz Türklerin bu ahlak anlayışının, bizim gibi "mutaassıp" olmadığını düşündüklerimize karşı cinsel bir şiddete dönüşme hakkı her zaman vardır. Azıcık mini, dekolte giymesi yeter. Haaa, bir de yabancıysa her tarafını kapatması dahi bir şeyi değiştirmez (bkz. Pippa Bacca olayı). Ahlaksızdır bir kere ve dolayısıyla tecavüze cevaz vardır. Memlekette bu kadar çok tecavüz meraklısı varken, erkek dünyamızda/biliçaltımızda topyekün bir tecavüz fantezimizin var olduğunu düşünmeye başladım.

Polis kurşunlarını çok işledik; farkındaysanız onlara değinmedim bile.

Not: Ablacığım ve sevgili arkadaşım Omar, öğretmenler gününüz kutlu olsun... Gıyabınızda ama olsun.

6 yorum:

awesome dedi ki...

oha bu ara çok yazmışsın, okumam biraz zaman alicek güzelim

dr. strangelove dedi ki...

"Büyükşehir Belediye çalışıyor" ooğluuum. Ayrıca; "Biz İnsan Taşıyoruz..."

awesome dedi ki...

Tecavüz olayından bahsedecek olursak, ben hiç de bunu "bok yoluna gitme" olarak görmüyorum. Çünkü, hatırlarsanız, 4-5 ay önce Yozgat'ta yine güzide bir "Yurdum İnsanı" bisikletle gezen ve bir pınar başında su içen bir Turist kızımıza tecavüz etmişti. Yani A.A kusura bakmasın ama bu olaydan sonra Türk erkeğinin karşı koyamadığı bir bisiklet fantezisi olduğunu kavrayabilmeliydi. Yani bence suç A.A da.. Çok kaşınmış açıkçası.
Ah ah..ulen biz küçükken iyi yırtmışız asıl. O kadar bisiklete felan biniyoduk evin orda masum masum. İyi bok yoluna gitmemişiz biz de.

dr. strangelove dedi ki...

Salak, şaka yapıyom de bari de millet seni sapık zannetmesin :) Yeni okuyucularımız var aramızda. Özellikle cherbe'ye dikkat. Kendisi benim malum eski şirketten ve çok mühim bir insan. Müzik konusunda uzman bir şahsiyet. Blogunu takip etmenizi öneririm.

awesome dedi ki...

blogunu/bloglarınızı takip eden arkadaşların ne demek istediğimi gayet net şekilde kavrayabilecek algı ve kapasiteye sahip olduklarını düşünüyorum-zannediyorum. Aksi halde burada işleri nedir canım?

dr. strangelove dedi ki...

Senin şu sanal alemde kendini beğenmiş tavırlarına hastayım...